PAKİSTAN
Resmî
Adı: Pakistan İslâm Cumhuriyeti
Başkenti: İslâmabad (Nüfusu:
350.000)
Diğer
önemli şehirleri: Karaçi (7.5
milyon), Lahor (4 milyon), Ravalpindi (1.100.000), Haydarabad (1.050.000),
Multan (1.030.000), Peşaver (800.000).
Yüzölçümü: 879.811 km2.
Nüfusu: 147.000.000. Nüfusun % 28.5’i şehirlerde
yaşamaktadır. Ortalama ömür 59 yıldır. Çocuk ölümlerinin oranı binde 91’dir.
Nüfusun % 45’i 14 yaşın altındakiler oluşturmaktadır.
Km2
Başına Düşen İnsan Sayısı: 145.5
Nüfus
Artış Hızı: % 2.9
Etnik
Yapı: Pakistan değişik etnik
unsurların bir arada yaşadığı bir ülkedir. Bunların içinde en kalabalık olanlar
nüfusun yaklaşık % 60’ını oluşturan Pencabilerdir. Pencabilerin bir kısmı da
Hindistan’da yaşamaktadır. Hint - İran dilleri grubuna dahil olan Pencap dilini
konuşmaktadırlar. Günümüzde Pencap dili Urducaya karışmıştır. Pencabilerin % 99’a
yakını Müslüman ve Sünnî Hanefi’dir. Pencabilerden sonra % 11 orana sahip olan
Sindliler gelir. Sindlilerin de bir kısmı Hindistan’da yaşamaktadır. Sindçe
adlı bir dilleri vardır. Pakistan’daki Sindlilerin % 93’ü Müslüman, onların da
büyük çoğunluğu Sünnî az bir kısmı İsmailidir. Onlardan sonra gelenler % 9
orana sahip olan Peştunlardır. Onlardan sonra % 6.3 oranındaki Urdu dili
konuşan halklar gelir. Urduca konuşanlar homojen bir etnik unsur değildir.
Hindistan ve Bangladeş’e de yayılmışlardır. Pakistan’daki Urdu halkların % 85’i
Müslüman’dır. Onlardan sonra gelen Jatlar % 6 orana sahiptirler. Çoğunluğu
Hindistan’da yaşayan Jatları Hint Yarımadası’nın Çingeneleri olarak nitelemek
mümkündür. Pakistan’daki Jatlar artık yerleşik hayat sürmektedirler. Hindistan
Jatlarının çoğu Sih veya Hindu olmasına rağmen Pakistan’dakilerin tamamına
yakını Müslüman’dır. Ardından % 2.6 orandaki Beluciler gelir. Belucilerin
kendilerine özel bir dilleri vardır. Pakistan’daki Belucilerin tamamı Müslüman’dır.
Bunların dışında kalan etnik unsurların hiçbirinin oranı % 1’i bulmamaktadır.
Bunların da belli başlıları şunlardır: Guceratiler, Holar, Kayastanlılar,
Kuhistanlılar, Araplar, Farisiler, Hazaralar, Gucarlar, Keşmirliler ve
Kızılbaşlar.
Dil: Resmi dil Urduca ve İngilizce’dir. Etnik unsurların dilleri de
konuşulmaktadır.
Din: Resmi din İslâm’dır. Halkın % 97’si Müslümandır. Müslümanların % 97.5’i
sünni ve sünnilerin de büyük çoğunluğu hanefidir. % 1.1’i Caferiye şiası, % 1.1’i
de İsmailiyye şiasıdır. % 0.3 oranında da Kadiyani vardır. Kadiyaniler
Müslümanlardan sayılmakla birlikte bazı düşünceleri İslâm’ın temel ilkelerine
aykırıdır. Bu yüzden ilim adamlarının çoğu onları İslâm’ın dışında görmektedir.
Kadiyaniliğin kurucusu olan Gulam Ahmed kendisinin son peygamber olduğunu ileri
sürmüştü. % 1.4 oranında Hıristiyan vardır. Hıristiyanların yarıya yakını Protestan,
kalanı Katoliktir. % 1.3 oranında Hindu vardır. Geriye kalan nüfusu da
Zerdüştlerle Budistler oluşturmaktadır.
Coğrafi Durumu: Güney Asya ülkelerinden olan Pakistan, kuzeyden
Afganistan ve Çin, doğudan Çin, güneyden Hint Okyanusu , batıdan İran ile
çevrilidir. En önemli akarsuları İndüs (Sind) ırmağıyla onun kollarıdır.
Topraklarının % 26’sı tarım alanı, % 6’sı otlak, % 4’ü orman ve çalılıktır.
Tarıma elverişli arazileri daha çok İndüs ırmağıyla onun kollarının
yataklarında yer almaktadır. Kuzey ve batı kısmı dağlıktır. Pakistan’da kısmen
kurak ve sıcak bir iklim hâkimdir. İç kesimlerde yer alan başkent İslâmabad’da
yıllık sıcaklık ortalaması 28.9 derece, yıllık yağış ortalaması 924 mm.’dir.
Hindistan sınırı yakınında bulunan Lahor’da bu oran 31.8 derece/492 mm.’dir.
Yönetim Şekli: Çok partili demokratik sistemle yönetilen federal bir
cumhuriyettir. Ülke 14 Ağustos 1973’te yürürlüğe konan anayasayla yönetilmekte
ve anayasa ülkedeki rejimi federal İslâm cumhuriyeti olarak tanımlamaktadır.
İki meclisli bir parlamenter sistemi vardır. Birinci meclis 87, ikinci meclis
217 üyeden oluşur ve parlamenterler serbest genel seçimlerle belirlenir.
Üyesi
Olduğu Uluslar arası Örgütler: Pakistan,
BM, İKÖ (İslâm Konferansı Örgütü), İngiliz Uluslar Topluluğu, Uluslararası Para
Fonu (IMF), İslâm Kalkınma Bankası gibi uluslararası örgütlere üyedir.
Siyasi partiler: Pakistan’da 30’dan fazla siyasi parti bulunmaktadır.
Başta gelenleri şunlardır: Pakistan Halk Partisi: Binazir Butto’nun
liderliğindeki bu parti Batı yanlısı laik bir anlayışı savunmaktadır. Bir dönem
sosyalist bir anlayışı savunuyordu. Bugün yine sosyalist bir ideolojinin
savunucusu gibi görünmeye çalışıyorsa da batıcı liberal anlayışa daha yakındır.
Pakistan İslâmî Cephe Partisi: Ebu’l-Ala el-Mevdudi’nin kurmuş olduğu İslâm
Cemaati’nin siyasi teşekkülüdür. Genel başkanı Kadı Hüseyin Ahmed’dir. İslâmi
Birlik Partisi: Nevaz Şerif’in liderliğindeki bu parti liberal ve muhafazakâr
bir anlayışa sahiptir. İslâm Alimleri Cemiyeti: Mevlânâ Fazlurrahman’ın
liderliğindeki bu cemiyet geleneksel bir İslâmî siyasi anlayışa sahiptir.
Muhacir Ulusal Hareketi: Eltâf Hüseyin’in liderliğindeki bu parti Pakistan’ın
kuruluşundan sonra Hindistan’dan bu ülkeye göç eden ve kendilerine
"muhacirler" denen kitlenin siyasi hareketi olarak görünmeye
çalışmaktadır. Gerçekte ise "muhacir" denen kitleyi Pakistan
toplumundan ayırarak ayrı bir kültüre, ayrı bir yaşayış tarzına sahip kitle
haline getirmeyi ve İslâmi yaşayış tarzından uzaklaştırmayı amaçlamaktadır. Pakistan
Milli Avam Partisi: Han Abdulveli Han’ın liderliğindeki bu parti sol
çizgidedir. Caferi Fakihi Hareketi: Pakistan’daki Şii cemaati temsil
etmektedir.
İdari Bölünüş: Bir başkent bölgesiyle 5 eyaletten ve 17 ilden
meydana gelir. Eyaletler: Pencab (başkenti: Lahor), Sind (başkenti: Karaçi),
Pathanistan (başkenti: Peşaver), Belucistan (başkenti: Keta), Azâd Keşmir
(başkenti: Batı Keşmir).
Tarihi: Pakistan’ın tarihini Hind yarımadası tarihi içinde ele almak gerekir.
Çünkü Pakistan’ın kendine özel bir tarihi yoktur ve tarihte bugünkü Pakistan
topraklarına özel olarak kurulan ilk devlet Pakistan’dır. Tarihi kaynaklardan
öğrendiğimize göre Hint Yarımadası’na İslâm’ı ilk götürenler sufilerle Müslüman
tüccarlardır. Hindistan topraklarının İslâm devleti tarafından fethi ise 712 -
714 yılları arasında Haccacı Zalim olarak bilinen Haccac ibnu Yusuf es-Sakafi’nin
gönderdiği Muhammed bin Kasım’ın komutasındaki ordular tarafından
gerçekleştirilmiştir. Bu fetihten sonra yarımadada İslâm hızla yayılmaya
başladı. Müslüman Arapların yarımada üzerindeki hâkimiyetleri 300 yıl kadar
sürdü. 1001 yılında Gazneli Mahmud’un Pencab hükümdarıyla girdiği meydan
savaşını kazanmasından sonra yarımada tedrici bir şekilde Türklerin eline
geçmeye başladı. Gaznelilerin bölgedeki hâkimiyetleri 1187’ye kadar sürdü. 1187
- 1206 yılları arasında Hind yarımadasının büyük bir kısmına Guriler
hükmettiler. 1206’da Hindistan Memlükleri dönemi başladı ve 1290’a kadar sürdü.
1290 - 1320 yılları arasında Halaçlar, 1320 - 1414 yılları arasında da Tuğluklar
hüküm sürdüler. Tuğluklar döneminin devam ettiği sırada 1398’den itibaren
Hindistan toprakları Timuroğulları’nın saldırılarına maruz kalmaya başladı.
Timuroğulları ilk saldırılardan itibaren Hindistan’ın bir bölümünü ele
geçirdiler ve zamanla Tuğluklar’ı ortadan kaldırarak onların topraklarına
hükmetmeye başladılar. Timuroğulları’nın yönetimi 1858’e kadar sürdü. Ancak bu
dönemde Hindistan’ın tamamına hükmetmiş değillerdir. Aynı dönemde Hindistan’ın
bazı bölgelerinde daha başka yönetimler hüküm sürmüştür. Seyyidler (1414 -
1451), Ludiler (1451 - 1526), Suriler (1540 - 1555) bunlardandır. Timuroğulları’nın
Hindistan yarımadasındaki hâkimiyetlerinin devam ettiği sırada, 18. yüzyılın
sonlarından itibaren İngiliz sömürgeciler Hind yarımadasını tehdit etmeye, bazı
önemli noktalara saldırılar düzenlemeye başladılar. 1800 yılında Allahâbâd
şehri İngiliz işgalcilerin eline geçti. İngilizler 1802’de Agra’yı ele
geçirdiler. Daha sonra içerilere doğru iyice girerek yarımadanın tamamına
yakınını işgal ettiler. 1857’de işgale karşı çıkan halk ayaklanması İngilizler
tarafından şiddetle ve pek çok kan akıtılarak bastırıldı. İngilizler 1858’de de
Timuroğulları’nın hâkimiyetine tamamen son verdi ve son Timuroğulları sultanı
Bahadır Şah’ı Rangun’a sürgün ettiler. İşgalciler 1857 halk ayaklanmasındaki
bütün maddi zararlarının bilançosunu çıkararak tamamını Hindistan halkına
ödettirdiler. İngilizler Hindistan’ı işgal ettikten sonra yarımadanın bütün
maddi zenginliklerini İngiltere’ye taşımak amacıyla Doğu Hindistan Şirketi adında
bir şirket kurdular. Bu şirket sadece ticari bir kuruluş değildi. Geniş idari
yetkilere ve imkânlara sahip olduğu gibi bir de ordusu vardı. İngilizler Hint
yarımadasında en çok Müslümanları ezmeye çalışmışlardır. Çünkü işgal ve
sömürgeci uygulamalar karşısında en çok direnenler Müslümanlardı. İngiliz
baskısına karşı Müslümanlar da bağımsızlık yolundaki çabalarını artırdılar.
1906’da kısa adı Müslim Lig olan Tüm Hindistan Müslümanları Birliği adlı bir
örgüt kuruldu. Ünlü Müslüman şair Muhammed İkbal ile etkili siyaset adamı
Muhammed Ali Cinnah’ın bu birliğe katılmasıyla birlik daha da güç kazandı.
Müslim Lig başlangıçta Müslümanların Hindularla aynı haklara sahip olması için
mücadele ediyordu. Ancak zaman için Müslümanların ayrı bir devlet kurması fikri
güç kazandı ve 1940 Lahor toplantısında Müslümanların çoğunlukta olduğu
bölgelerde Hindistan’dan ayrı bağımsız bir devlet kurulması için çalışılması
kararlaştırıldı. Tarihte Hindular tarafından sürekli horlanan ve İngiliz işgali
döneminde de ikinci sınıf vatandaş durumuna düşürülen Müslüman kitle bu yöndeki
çabaları destekledi ve 14 Ağustos 1947’de Hindistan’dan bağımsız Pakistan
devletinin kuruluşu ilan edildi. Başlangıçta Bangladeş de Doğu Pakistan adıyla
bu devlete bağlıydı. Ancak 1971’de Pakistan’dan ayrıldı. Bağımsızlık sonrasında
ilk cumhurbaşkanlığına "Büyük önder" diye anılan Muhammed Ali Cinnah
getirildi. O’nun cumhurbaşkanlığı 11 Eylül 1948’e kadar sürdü. O’ndan sonra 19
Ekim 1951’e Hoca el-Hac Nizamuddin, 6 Ekim 1955’e kadar Gulam Muhammed Han, 28
Ekim 1958’e kadar İskender Mirza, 25 Mart 1969’a kadar Mareşal Muhammed Eyyüb
Han, 20 Aralık 1971’e kadar Orgeneral Ağa Muhammed Yahya, 14 Ağustos 1973’e
kadar Zülfikar Ali Butto, 5 Temmuz 1977’ye kadar da Fazlullah Çavdara
cumhurbaşkanlığı yaptı. Fazlullah Çavdara’nın cumhurbaşkanlığı döneminde
Zülfikar Ali Butto da başbakanlık görevinde bulundu. 5 Temmuz 1977’de Orgeneral
Muhammed Ziyaü’l-Hak bir askeri darbe gerçekleştirerek Butto ve Çavdara
yönetimine son verdi. Butto 4 Nisan 1979’da askeri yönetim tarafından idam
edildi. Muhammed Ziyaü’l-Hak, Butto döneminde yürürlükten kaldırılan İslâmi
hükümleri yeniden uygulamaya koymak, ülkenin İslâmi kimliğinin yeniden
güçlendirmek ve bütün Pakistan genelinde İslâmi çalışmaları artırmak için
önemli faaliyetlerde bulundu. Ziyaü’l-Hak’ın en önemli hizmeti ise Afganistan’daki
İslâmi cihada verdiği destektir. Ziyaü’l-Hak, 17 Ağustos 1988’de, uçağının bir
suikast sonucu düşmesi üzerine hayatını kaybetti. Ondan sonra
cumhurbaşkanlığına Gulam İshak Han getirildi. 16 Kasım 1988’de yapılan genel
seçimlerde Zülfikar Ali Butto’nun kızı Binazir Butto’nun liderliğindeki
Pakistan Halk Partisi 93 üyelik kazanarak birinci parti oldu. Seçimlerden sonra
da hükümeti kurma görevi bu partiye verildi. Butto Muhacir Ulusal Hareketi ve
bağımsız milletvekillerinin desteğiyle hükümet kurdu. Butto hükümeti Eylül 1990’da
bazı yolsuzluklara karıştığı gerekçesiyle cumhurbaşkanı Gulam İshak Han
tarafından görevden alındı. Arkasından 24 Ekim 1990’da gerçekleştirilen
seçimlerde Butto’nun partisi sadece 45 üyelik alabildi. Cemaati İslâmiye’de
içinde olmak üzere İslâmcı ve muhafazakâr kesimden birkaç siyasi oluşumu temsil
eden İslâmi Demokratik İttifak ise 107 üyelik kazandı. Seçimlerden sonra
hükümeti İslâmi Demokratik İttifak’ın lideri Nevaz Şerif kurdu. Ancak
cumhurbaşkanı Nevaz Şerif hükümetini 18 Nisan 1993’te görevden aldı. Bu
tarihten sonra 26 Mayıs 1993’e kadar Balah Şer Mezari’nin liderliğinde geçici
hükümet işbaşında kaldı. Bu tarihte anayasa mahkemesinin kararıyla Nevaz Şerif
hükümeti yeniden işbaşına geldi. 16 Temmuz 1993’te cumhurbaşkanı Gulam İshak
Han da ve başbakan Nevaz Şerif birlikte istifa ettiler. Bu tarihten sonra Muin
Kureyşi’nin liderliğinde yeni bir geçici hükümet oluşturuldu.
Cumhurbaşkanlığına önce geçici olarak Vasim Seccad, 14 Kasım 1993’te de Faruk
Ahmed Leghari getirildi. 6 Ekim 1993’te gerçekleştirilen erken genel seçimlerde
Pakistan Halk Partisi parlamentoda 86 üyelik kazanarak birinci parti oldu ve
bağımsızlarla işbirliği yaparak 19 Ekim 1993’te hükümeti devraldı.
Dış problemleri: Pakistan sürekli Hindistan tehdidi altındadır.
Hindular başlangıçta Müslümanların ayrı bir devlet kurmalarına karşı
çıkıyorlardı. Bu yüzden Pakistan’ın kurulmasından memnun kalmadılar. Günümüzde
iki ülke arasındaki meselenin mihverini Keşmir sorunu oluşturmaktadır. Keşmir’in
bir bölümü Pakistan yönetimindedir ve burası "Azâd Keşmir (Özgür
Keşmir)" olarak adlandırılmaktadır. Ancak önemli bir kısmı hâlâ Hindistan
işgali altındadır. Hindistan işgali altındaki Keşmir’in de nüfusunun % 80’den
fazlası Müslüman’dır. BM Keşmir halkı arasında Pakistan veya Hindistan’dan
hangisini tercih ettikleri konusunda bir referandum yapılmasını kararlaştırdığı
halde Hindistan bu kararı uygulamadı. Hindistan Keşmir’deki Müslümanları ağır bir
zulüm ve işkence ile yönetim altında tutmaktadır. Hindistan sahip olduğu
nükleer silah gücüyle de Pakistan için bir tehdit oluşturmaktadır. ABD,
Pakistan’ı atom bombası yapma çalışmalarından dolayı sürekli sıkıştırırken
Hindistan’ın aynı yöndeki çalışmalarını görmezlikten gelmektedir.
İç problemleri: Pakistan’ın kuruluşundan sonra Hindistan’dan göç eden
ve kendilerine "muhacir" denen bir grubu yönlendirmek amacıyla ortaya
çıkan ayrılıkçı siyasi hareket ülkede bir iç sorun oluşturmaktadır.
İslâmî Hareket: Pakistan’daki İslâmi cemaatlerin en güçlü olanı
Cemaati İslâmiyye’dir. Bu cemaatin temelleri daha Pakistan kurulmadan önce, 26
Ağustos 1941’de İmam Ebu’l-A’la el-Mevdudi ve 75 arkadaşı tarafından Lahor’da
atıldı. Cemaat düşünce ve çalışma sistemi yönünden Müslüman Kardeşler cemaatine
çok yakındır. Ancak bu cemaatin bir kolu değildir. Cemaati İslâmiye’nin Keşmir,
Hindistan ve Bangladeş’te de faaliyetleri vardır. İlk emiri kurucusu Ebu’l-A’la
el-Mevdudi’ydi. O’nun 1972’de hastalığı dolayısıyla cemaatle ilgilenememesi
üzerine emirliğe Tufeyl Muhammed seçildi. O’nun 1987’de yaşlılığı ve hastalığı
dolayısıyla bu görevi bırakmasından sonra da hâlen bu görevi yürütmekte olan
Kadı Hüseyin Ahmed emirliğe seçildi. Cemaati İslâmiye’nin amacı Pakistan’a
İslâm düzenini hâkim kılmaktır. Eğitim faaliyetlerine ağırlık vermektedir. Son
seçimlerden önce Pakistan İslâmi Cephe Partisi adıyla bir siyasi parti de
kurarak seçime katıldı. Ancak seçim sonuçları cemaatin halk tabanına kendini
yeterince tanıtamamış olduğunu ortaya çıkardı. Üniversite gençliği arasında ise
güçlüdür. Cemaate bağlı Pakistan Müslüman Öğrenciler Birliği ülkenin en güçlü
öğrenci örgütüdür. Halk içinde Cemaati İslâmiye’den sonra en geniş desteğe
sahip olan İslâmi grup Tebliğ Cemaati’dir. Bu cemaat üniversite gençliği
arasında etkili olmasa da halk arasında daha geniş bir desteğe sahiptir. Tebliğ
Cemaati’nin en önemli özelliği sünnete ağırlık vermesi ve siyasi faaliyetlerden
uzak durmasıdır. Pakistan’a oy kullanma oranının düşük olmasında bu cemaatin
etkisi büyüktür. Son genel seçimlerde bu oran % 40’tı. Tebliğ cemaatinin
taraftarlarını siyasetten uzak durmaya ve oy vermemeye yöneltmesi Binazir Butto’nun
işine yaramaktadır.
Ekonomi: İngilizler işgal dönemlerinde Müslümanların yoğun olarak yaşadığı
bugünkü Pakistan topraklarını ihmal ettiklerinden Pakistan kuruluşundan sonra
ekonomik gelişmesini bir bakıma sıfırdan başlattı. Bugünkü Pakistan’ın
ekonomisi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa dayanır. Bu sektörlerden elde
edilen gelirin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 23’tür ve çalışan nüfusun %
44.5’i bu alanlarda iş görmektedir. Başta gelen tarım ürünleri pirinç, tahıl,
jüt, çay, kauçuk ve çeşitli meyve ve sebzelerdir. 1992’de 22 milyon 100 bin ton
pirinç ve tahıl, 870 bin ton yer bitkileri, 710 bin ton baklagiller, 4 milyon
100 bin ton meyve, 3 milyon 850 bin ton sebze üretilmiştir. Aynı yıl ülkede 17
milyon 750 bin baş sığır, 27 milyon baş koyun bulunuyordu. Tarım alanları
genellikle akarsu yataklarında olduğundan sulu tarım yaygındır. Devlet de
sulama teknolojisine ağırlık vermektedir. Balıkçılık da yaygındır. 1991’de % 78’i
denizden, % 22’si iç sulardan olmak üzere 515 bin ton balık ve deniz ürünü
avlanmış ve aynı yıl balık ve deniz ürünü ihracatından 110 milyon 370 bin dolar
döviz geliri sağlanmıştır. 1991’de 27 milyon 200 bin m3 de tomruk üretilmiştir.
Pakistan’da az miktarda petrol ve önemli miktarda doğal gaz çıkarılmaktadır.
1992’de toplam 22 milyon varil petrol, 13 milyar 470 milyon m3 doğal gaz
üretilmiştir. 1993’deki petrol rezervi 147 milyon varil, doğal gaz rezervi 675
milyar m3 olarak tahmin ediliyordu. Yerel kaynaklardan elde edilen gelirlerin
gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 1’dir.
Para Birimi: Pakistan Rupisi.
Gayri Safi Milli Hasılası: 51 milyar 200 milyon dolar. (Yıllık safi artış: %
6.5)
Kişi Başına Düşen Milli Gelir: 400 dolar.
Dış Ticaret: İhraç ettiği ürünlerinin başında jüt, doğal gaz,
tarımsal hammaddeler ve bazı gıda maddeleri gelir. İthal ettiği malların
başında da makineler, savunma araçları, ulaşım araçları ve yedek parçaları,
kimyasal maddeler, gıda maddeleri ve dayanıklı tüketim maddeleri gelir. Dış
ticaretinde birinci sırayı Japonya alır. Japonya’dan sonra ABD ve çeşitli
Avrupa ülkeleri gelmektedir. 1991’deki dış ticaret açığı 2 milyar 205 milyon
dolar, aynı yıl uluslararası cari işlemlerindeki açık ise 1 milyar 930 milyon
dolar olarak gerçekleşmiştir.
Sanayi: Pakistan’da ağır sanayi pek gelişmemiştir. Mevcut sanayi kuruluşları
genellikle hafif ve orta sanayi kuruluşlarıdır. Hint yarımadasına özel bir
tarım ürünü olan jütü işleyen fabrikalar bunların başında gelir. Bunun yanı
sıra şeker, tekstil, kimyasal madde, çimento, iplik, gübre, kâğıt fabrikaları
ve benzeri fabrikalar bulunmaktadır. Ayrıca tarım makinelerinin üretildiği
fabrikalar ve gemi inşa atölyeleri de kurulmuştur. Küçük sanayi kuruluşları ise
ülkenin her tarafına yayılmıştır. İmalat sanayisinin gayri safi yurtiçi
hasıladaki payı % 15’tir. Çalışan nüfusun yaklaşık % 12.5’i sanayi sektöründe
iş görmektedir.
Enerji: 1991’de 47 milyar 334 milyon kw/saat elektrik üretilmiştir. Aynı
yıldaki elektrik tüketimi de bu rakama eşittir. Elektrik enerjisinin % 60.5’i
termik santrallerden, % 38.7’si hidroelektrik santrallerinden, % 0.8’i de
nükleer santrallerden elde edilmektedir. Kişi başına yıllık elektrik tüketimi
ortalama 390 kw/saattir.
Ulaşım: Peşaver, Karaçi ve Ravalpindi’dekiler uluslararası trafiğe açık olmak
üzere, tarifeli sefer yapılan 35 havaalanı vardır. Karaçi ve Çitagong’da
ithalat ve ihracatta kullanılan birer büyük liman bulunmaktadır. Pakistan 100
grostonun üstünde yük taşıyabilen 75 gemiye, 8800 km. demiryoluna, 65.000 km.’si
asfaltlanmış olmak üzere 140.100 km. karayoluna sahiptir. Bu ülkede ortalama
132 kişiye bir motorlu ulaşım aracı düşmektedir.
Eğitim: Eğitim ücretsizdir. 130 bin ilkokul, 14 bin genel ortaöğretim kurumu,
950 mesleki ortaöğretim kurumu, 21 üniversiteyle birlikte 740 yüksek öğretim
kurumu vardır. Üniversite çağındaki gençlerden üniversiteye kayıt yaptıranların
oranı % 5, 25 yaşın üzerindekiler içinde yüksek öğrenim görmüş olanların oranı
% 2, okuma yazma bilenlerin oranı ise % 26’dır.
Sağlık:
Pakistan’da 11.700 hastane, 54.200 doktor, 2100 diş doktoru, 20.100 hemşire
mevcuttur. 2362 kişiye bir doktor düşmektedir.